30 Mart 2016

Stan Getz & Luis Bonfa

Öldürüyor beni bunlar...

Insensatez


Manha De Carnaval



O Morro Não Tem Vez



Menina Moca


24 Mart 2016

Özgür Babacan & İrfan Seyhan

Herşeyiyle, beste, söz, metronom, ton; iki güzel parça.. (eritir)

Özgür Babacan & İrfan Seyhan - Diz Dize


Özgür Babacan & İrfan Seyhan - Kaban Destanı



Bu da her zamanki ağlamalık mendil..


İran Safranı

Elimin uzanabileceği bir yerde duran,
Elimin uzanamayacağı bir şeye bakıp duruyorum,
Saatlerce bakıp duruyorum,
Ama öyle bakıyorum ki,
Ama öyle bakıyorum ki,
Ama öyle bakıyorum ki.
Bir damla gibi düşüyorum aklına yersiz yere,
Dağılıyorum iliklerine,
İran safranı gibi,
Su içinde dağılır gibi,
Her yeri boyar gibi,
Damar damar dolaşıyorum onu,
Utandırıyorum kırmızı ve sessiz,
Ve terletiyorum,
Ve tırmanıyorum tenine,
Ve tüm bedenine yayılıyorum,
Ve tüm vücuduna sarılıyorum,
Ve o sırada ateş basıyor tenini,
Ve buharlaşıyorum amansız,
Ve o bunu biliyor
Ve o bunu seviyor.
Biliyorum.

Elimin uzanabileceği bir yerde duran,
Elimin uzanamayacağı bir şeye bakıp duruyorum.
Saatlerce bakıp duruyorum,
Ama öyle bakıyorum ki,
Ona hiçbir zaman hiçbir kimse,
Çünkü ben ona öyle böyle değil,
Anlatabiliyor muyum?

23.03.2016 - İstanbul - Moda

22 Mart 2016

Giderayak & Hasret

Giderayak işlerim var bitirilecek, giderayak.
Ceylanı kurtardım avcının elinden ama daha baygın yatar ayılamadı.
Kopardım portakalı dalından ama kabuğu soyulamadı.
Oldum yıldızlarla haşır neşir ama sayısı bir tamam sayılamadı.
Kuyudan çektim suyu ama bardaklara konulamadı.
Güller dizildi tepsiye ama taştan fincan oyulamadı.
Sevdalara doyulamadı.
Giderayak işlerim var bitirilecek, giderayak.

----

Yüzyıl oldu yüzünü görmeyeli,
Belini sarmayalı,
Gözünün içinde durmayalı,
Aklının aydınlığına sorular sormayalı,
Dokunmayalı sıcaklığına karnının.

Yüz yıldır bekler beni bir şehirde bir kadın.
Aynı daldaydık, aynı daldaydık.
Aynı daldan düşüp ayrıldık.
Aramızda yüz yıllık zaman, yol yüz yıllık.
Yüz yıldır alacakaranlıkta koşuyorum ardından.

Giderayak & Hasret - Nazım Hikmet, 1959


4 Mart 2016

Empati Üzerine

Karşımdaki bir insan, kim olursa olsun, sıkıntıda olduğunu söylediğinde, ilk etapta sadece dinlerim ve anlamaya çalışırım. O sırada içimde ne pozitif, ne de negatif bir duygu uyanır (bilmiyorum neden..). Ne acırım, ne üzülürüm, ne dalga geçerim, ne de komik bulurum. 

Bunu söylediğimde empatimin olmadığını söyleyenler oluyor. Bu empatimin olmadığı veya az olduğu anlamına gelmiyor. Empati ne olursa olsun anlamaktır, anlayış göstermektir ve paylaşma çabasıdır; karşındakinin hissettiğini aynen hissetmek değildir, ona karşı acıma hissetmek (sempati) veya onu komik bulmak (apati) hiç değildir. 

Bu arada, sıkıntıda olma halinin komiklik ve dalga geçmeyle ne ilgisi var diyebilirsiniz. Çokça görüyorum veya duyuyorum da söylüyorum:

Örneğin, 

  • Aptalca bulduğunuz bir ideolojiye veya çok itici bulduğunuz bir partiye aşırı sempatisi olan bir kişi hayal edin. Partide gelişen bir takım olayları televizyonda seyrettiğini ve buna üzüldüğünü söylediğinde, söylerken de ağlamaya başladığında, içinizde ne uyanır? 
  • Ya da kurumsal bir şirkette çalışan, mesleğinde başarılı bildiğiniz bir kadın hayal edin. Bir erkeğin ayaklarına kapanıp, yanaklarını ayakkabılarına dayayıp, “ne olur beni affet” diyerek ağladığını görseniz, içinizde ne uyanır? 

Ne uyanıyorsa işte bende bir şekilde uyanmıyor. 

Eğer içinizde böylesi durumlarda aşağılama, alay etme veya acımanın küçük bir kırpıntısı uyanıyorsa, o zaman empatinizin güçlü oluşu konusunda şüphe oluşur. Bu hislerin içinizde uyanması, o kişiyi anlayamamış olduğunuzun, onu kendi değer yargılarınızla yargıladığınızın, kendinizi ona, onun değerlerine ve inançlarına verememiş olduğunuzun göstergeleri olabilir.  

Ben şöyle düşünüyorum; birisi bir sıkıntısını söylediğinde veya canı sıkkın olduğunda (suratı asık, gözleri dolu, öfkeli, kederli, üzgün, hüngür hüngür ağlıyorken veya öfkeyle bağırıyorken), önemli olan sizin bu durumda ne hissettiğiniz değil, sıkıntıda olan karşınızdaki insanın ne hissettiğidir. Önemli olan, o hengamenin / duygu patlamasının / gerilimin içinde, karşınızdaki kişinin o anda neye ihtiyacı olduğunu anlayabilmektir. 

Seçenek 1: Eğer o ihtiyacın farkına varabiliyorsanız ve gereğini yapıyorsanız, empatinin zirvesinde oturuyorsunuzdur diye düşünüyorum. 

Seçenek 2: Eğer o ihtiyacın farkına varabiliyorsanız ama hiçbir tepki vermiyorsanız, "odun" olarak algılanma ihtimaliniz çok yüksek.

Seçenek 3: Eğer karşınızdaki kişiye sempati duyarak (emphatic concern) onun hislerine ortak oluyorsanız ve bu onun ihtiyacının ne olduğunu anlamanızı engelliyorsa,  o zaman karşınızdaki kişiye pozitif enerji vermek yerine, negatif enerji verme ihtimalinizi yüksek. Kaş yapayım derken, göz çıkarma hali. 

Seçenek 4: Eğer karşınızdaki kişiye sempati duyarak (emphatic concern) onun hislerine ortak oluyorsanız, ama bir nebze soğukkanlı olarak onun ihtiyacının ne olduğunu da anlıyor, ve gereğini yapıyorsanız sempati destekli empatinin zirvesindesiniz demektir.

Seçenek 5: Eğer o ihtiyacın farkına hiç varamıyorsanız ve tepkisiz kalıyorsanız "öküz" diye anılıyorsunuz.

Seçenek 6: Eğer o ihtiyacın farkına hiç varamıyorsanız ama sosyal beceri ile bir takım makul tepkiler veriyorsanız (pozitif), öküz olarak algılanmaktan kurtulup, durumu idare edebiliyorsunuz.

Ben Seçenek 1 ile 2 arasında gidip geliyorum, ama bilinçli bir şekide 1'e yöneliyorum. Seçenek 5 de bazen oluyor, onu da 6'ya çevirmeye çalışıyorum. Ama bende Seçenek 3 ve 4 niyeyse hiç olmuyor.

Nostalji

Sözde Şair'in Aşk Hakkındaki Yanılgısı

Ben lisedeyken bir şair: "Birini seviyorsan ve sevdiğin kişi bunu bilmiyorsa sevginin ne anlamı var?" demişti. Bu sözden çok etki...