8 Nisan 2014

Mesafeler

Mesafeler dengesiz senin limanında,
Pusulası şaşkın kaptanların,
Dümenleri kırık gemilerin,
Ufuğu çizgisiz gökyüzünün,
Kaprisi çok haritaların,
Mazereti bol tayfaların,
İzafiyeti fersiz dalgaların,
Ömrümü bitiren kavgaların.

Mesafeler dengesiz senin limanında,
Mataraların suyu acı,
Küreklerin ucu kesik,
Güverteler ıssız,
Kamaralar kilitli,
Bordası kalmamış kimsenin,
Batmışlar dumana veresiye,
Ağzından akmıyor haykırışın.

Mesafeler dengesiz senin limanında,
Ayrılıyor tüm sandallar bıyıklı iskeleden,
Uzuyor balıklar ağ payelerinden,
Boşalıyor kovalar,
Boşalıyor deniz,
Boşalıyor gemiler,
Haberin yok, kaçıyor artık martılar,
Büyük depremin artçısı sancıların.

Mesafeler dengesiz senin limanında,
Ulaşılmaz duran dalkavukların,
Özensiz ve küflü bir sahne burası,
Suyu kesilmiş hortumların,
İpi kopmuş kalabalık düğümlerin,
Goygoycuların yaşadığı bir kült,
Bir mor kasaba burası.
Sen ise artık sehven yalnızsın.

08 Nisan 2014 - Salacak - İstanbul

5 Nisan 2014

Rüzgar

"Fıp! fıp! fıp!",
  Ne diyorsun anlıyorum inan,
  Tahmin edemeyeceğin kadar içimdesin,
  Ayrılışı anlatıyorsun anlayana.
  Hiç bitmeyecek gibi olanları,
  Bir anda yitip gidişlerini anlatıyorsun.

"Fıp! fıp! fıp!",
  Ne diyorsun anlıyorum,
  Tahmin edemeyeceğin kadar seninleyim,
  Böyle kumun üzerinde yattığıma bakma,
  Gözlerimin kapalı, bedenimin hareketsiz olduğuna,
  Dinliyorum seni saatlerdir can kulağıyla.

"Fıp! fıp! fıp!",
  Ne diyorsun anlıyorum,
  Tahmin edemeyeceğin kadar gür sesin,
  Yalnızlığı anlatıyorsun dinleyene,
  Eninde sonunda olanı,
  Nihayetin vazgeçilmez kederini anlatıyorsun.

"Fıp! fıp! fıp!",
  Ne diyorsun anlıyorum,
  Tahmin edemeyeceğin kadar benimlesin,
  Dile getirdiğin şu şemsiye kumaşını izliyorum arada,
  Çırpınıyor saatlerdir karşımda,
  Gücünü biliyorum ey rüzgar, herkes biliyor merak etme.

Artık bana gerçekleri söyle.

01 Nisan 2014 - Caddebostan - İstanbul

3 Nisan 2014

Dua

Tanrım, beni yavaşlat.
Aklımı sakinleştir ve kalbimi dinlendir.

Zamanın sonsuzluğunu hatırlat,
Bu telaşlı halimi dengele.

Günün karmaşası içinde,
İçime sonsuza dek yaşayacak o dağların ve tepelerin sükunetini sal,
Yüzümdeki ve sinirlerimdeki gerginliği,
Uzakta sürekli akıp duran nehirlerin sesiyle yıka.
Zihnimi çiçek kokusu ve çocuk sesleri ile doldur.

Tanrım, beni yavaşlat.
Aklımı sakinleştir ve kalbimi dinlendir.

Bir kediyi okşamak için durmayı hatırlat,
Bir çiçeğe bakmak için yavaşlamayı hatırlat,
Kuş seslerini dinlemek için gözlerimi kapamayı hatırlat,
Hergün bir kitaptan birkaç satır okumayı hatırlat,
Balık avlayabilmeyi,
Huzurla hülyalara dalabilmeyi hatırlat.

Her gün bana kaplumbağa ve tavşanın masalını hatırlat.
Yarışı her zaman hızlı koşanın bitirmediğini,
Yaşamda hızdan ve telaştan çok daha önemli şeyler oldugunu hatırlat.

Heybetli meşe ağaçlarını hatırlat,
Dalların arasından yukarıya bakmamı sağla,
Güçlü olmak için zamanın vazgeçilmez gerekliliğini hatırlat.

Beni yavaşlat Tanrım,
Beni yavaşlat;
Aklımı ve yüreğimi geçicilerden kurtar, gerçek değerleri hatırlat.

Bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret,
Değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmek için sabır,
İkisi arasındaki farkı bilmek için akıl,
Unuttuğumda bana hatırlatacak dostlar ver.
Dostlarımın ve ailemin koşulsuz sevgilerini hatırlat.

Tanrım, beni yavaşlat.
Aklımı sakinleştir ve kalbimi dinlendir.

(Hitit duası diye bir metin okudum. Ondan esinlenerek kendime bir dua yazdım.)

Nostalji

Sözde Şair'in Aşk Hakkındaki Yanılgısı

Ben lisedeyken bir şair: "Birini seviyorsan ve sevdiğin kişi bunu bilmiyorsa sevginin ne anlamı var?" demişti. Bu sözden çok etki...