11 Temmuz 2010

Ziyan

Sus,
Sessiz kal birazcık;
Mumun alevine yaklaş,
Gözlerin görünsün,
Mum kadar sessiz,
Mum kadar suskun ol.
Kolay değil anlatmak biliyorum.
Kendini çekip erkek gibi konuşmak.
Alevin kızarttığı silüetimde göreceksin,
Sakın söyleme,
Sus birazcık.

Sustuğunda,
Öyle bir parıltı göreceksin ki,
Tüm ziyadesiyle şırıl şırıl olacak,
Işıldamamak için çabalayan bir yıldız gibi,
Gizlenmeye ve unutulmaya çalışan.
Zamanını tamamlayıp yok olmayı bekleyen,
Değeri yitik ve garip.
Uzakta olacak ama sen duramayacaksın,
Kendini tutamayacaksın,
Yerinden kalkacaksın.
Attığın her adım,
Bir sevap olacak rahmine sunulmuş,
Hayrat tutacak kalbin,
Tüm ruhunu zenginleştirecek bir ödül olacak.

Sustuğunda,
Azimle yürüyeceksin,
Fırtınalar kopacak yoluna,
Depremler düşecek ayaklarına,
Saçların savrulacak oturduğun koltuğa,
Durmayacaksın,
Durdurulamayacaksın,
Zerre kadar şüphe gelmeyecek aklına,
Baldırlarındaki kuvvet toprağı utandıracak.
Kurtlar ve siyahlar seni takip edecekler,
Önüne çıkıp hırladıklarında,
Keskin dişlerini gösterdiklerinde,
Yüzlerine bile bakmadan devam edeceksin.
Gözlerin kısık,
Nefes nefese devam edeceksin.

Sustuğunda,
Bir ejder kambur olacak,
Yerdeki çamura batmış,
Havadaki suya dökülmüş,
Kazanmak için geldiği savaşta yenik düşmüş,
Bulutlar iyice daralacaklar seni gördüklerinde,
Altlarına kaçıracaklar korkularından,
Yağmur yağacak,
Zihnin doluya tutulacak,
Ama sen durmayacaksın,
Durdurulamayacaksın,
Zerre kadar şüphe gelmeyecek aklına,
Yüreğindeki zerafet melekleri utandıracak,
Günah simsarları aklını çelecekler,
Amin dediklerinde,
Kitaplarını gösterdiklerinde,
Yüzlerine bile bakmadan devam edeceksin.
Gülümsemeyeceksin bile,
Kavurarak devam edeceksin.

Sustuğunda,
Yolun sonuna geleceksin,
Erdemi kilit bir kapı göreceksin,
Önünde dikileceksin ve koklayacaksın,
Eskitilmiş bir gül demeti gibi kırık olacak,
Yaseminlerin dişi ucu gibi ıslak.
Sessizleştikçe keskinleşen bir tokmak,
Heybeti zaruri bir edayla,
Vuracaksın sertleştiği kapıya,
Kapı terleyene kadar vuracaksın,
Perişan edercesine tekrar tekrar,
Menteşeleri sökülürcesine,
İnim inim inleyene kadar vuracaksın.
Her vuruşunda üzerine ve gözlerine,
Dönerek düşen damlalar göreceksin.
Utanmadan vurmaya devam edeceksin.

Sustuğunda,
Parlak çivi başlarına gözün takılacak,
Sen amansızca vururken kapıya,
Armadanın gelişini göreceksin arkandan,
Rüya gibi esecekler ensende,
Sen parıltının peşinde,
Onlar kapının gürlemesinde,
Gittikçe yaklaşacaklar ezelden,
Her bir atın soluğunu duyacaksın,
Ayak sesleri gümleyerek yaklaşacak,
Beyninden aşağıya akacak,
Sen çoktan korkmaya başladığında,
Ve artık başka vururken erdemi kilit kapıya.

Sustuğunda,
Çivi uçları teker teker yaklaşacak gözlerine,
Tokmak her vuruşunda keskinleşecek,
Zangır zangır titreyecek kapı,
Gözlerini kapadığında beni göreceksin,
Açtığında kapının engerek yüzünü.
Seçemeyeceksin yolunu,
Kavimlerin günahına gireceksin,
Gözlerin ıslanacak,
Ama sen vurmaya devam edeceksin.
Tokmak her vuruşunda keskinleşecek,
Keskinleştikçe daha derin kesecek,
Kestikçe daha çok ağlayacaksın,
Erdemi kilit kapı üzülecek,
Ama sen gözlerin kısık,
Nefes nefese devam ve devam edeceksin.

10.07.2010 - DO - Fenerbahçe

Nostalji

Sözde Şair'in Aşk Hakkındaki Yanılgısı

Ben lisedeyken bir şair: "Birini seviyorsan ve sevdiğin kişi bunu bilmiyorsa sevginin ne anlamı var?" demişti. Bu sözden çok etki...