Ben lisedeyken bir şair: "Birini seviyorsan ve sevdiğin kişi bunu bilmiyorsa sevginin ne anlamı var?" demişti. Bu sözden çok etkilenmiştim; ve o zamanki platonik aşkıma nasıl açılırım diye kara kara düşünmeye başlamıştım.
Oysa bu sözü duyana kadar, platonik aşkımla ayrıydım, mutlu ve huzurluydum. Uzaktım ondan, seviyordum ve acı çekiyordum, onu gözümde büyütüyordum, ulaşılmaz kılıyordum, hayallerimde onunla konuşuyor, geziyor, yaşlanıyordum. Mazoşist bir edayla durmadan şiir yazıyor ve yalnız sokaklarda onu bekliyordum.
Bu sözü duyduktan sonra, platonik aşkımla konuşmak, ona kendimi farkettirmek için motive olmuştum. Sanki fakir yaşayıp giderken, kanaat ediyorken, arabest türküleri tüm içtenlikle okurken; birisi beni zengin olabileceğime inandırmıştı ve formatım değişmişti.
Artık hayal kurmak yerine plan yapıyordum, riskleri gözetiyordum; büsbütün huzursuz oluyordum. Artık zaman geçiyordu; evet zaman geçiyordu. Eskiden bilmediğim, gözetmediğim, farkında olmadığım zaman geçiyordu; aşkım bir zaman diliminin tutsağı olmuştu; sözlerim, gözlerim ve ilişkim kısıtlanmış ve tanımlama girdabına girmişti. Şiir yazmayı bırakmıştım, dillere destan olacak aşkım, bir öğrencinin küçük flört planına dönüşmüştü.
Aptal şair bozuntusunun oyununa gelmiştim; herkimsen seni bugün bile esefle kınıyorum..
22 Haziran 2008
Dengesizlik de bir denge olabilir mi?
Bir arkadaşıma dengesiz olduğunu söylediğimde bana "Dengesizlik de bir dengedir." dedi.
Bu konu üzerinde biraz düşündüm. Evet, dengesizliğinin aslında bir denge unsuru olduğunu anladım. Birbirinden farklı insanlar arasında toplam bir denge yaratmak için birisinin kendisini feda etmesi gerekiyor ve sen de bunu yapıyorsun. Dışarıdan tekil olarak sana baktığımda yeterince dengesiz hareket ettiğin gözlemliyorum; ancak yaşamının toplamına baktığımda, davranışlarını içinde bulunduğun habitatta bir denge yaratacak şekilde ördüğünü görebiliyorum. Biri yavaş, biri hızlı dönen iki çarkın birlikte çalışması için, araya garip biçimli bir çark konulur. Bu tip düzeneklerde en çok yağlanan ve en sık değiştirilen çark da budur.
Umarım kendini konumlandırdığın bu noktanın, seni ne kadar çok yıprattığının farkındasındır.
Bu konu üzerinde biraz düşündüm. Evet, dengesizliğinin aslında bir denge unsuru olduğunu anladım. Birbirinden farklı insanlar arasında toplam bir denge yaratmak için birisinin kendisini feda etmesi gerekiyor ve sen de bunu yapıyorsun. Dışarıdan tekil olarak sana baktığımda yeterince dengesiz hareket ettiğin gözlemliyorum; ancak yaşamının toplamına baktığımda, davranışlarını içinde bulunduğun habitatta bir denge yaratacak şekilde ördüğünü görebiliyorum. Biri yavaş, biri hızlı dönen iki çarkın birlikte çalışması için, araya garip biçimli bir çark konulur. Bu tip düzeneklerde en çok yağlanan ve en sık değiştirilen çark da budur.
Umarım kendini konumlandırdığın bu noktanın, seni ne kadar çok yıprattığının farkındasındır.
4 Haziran 2008
Ölmeden Önce Etüdü
Size bir etüd hazırladım.
Not:
"Bu etüd 30 dakikalık'tır; Kendiniz için 30 dakika zamanınızı ayırıp deneyin.."
1. Bir kağıt kalem alın veya bilgisayarınızda Word'ü açın. (15 sn)
2. Ölmeden önce yapmayı arzuladığınız şeyleri bir liste halinde yazın. Hepsini. (Kağıda yazıyorsanız aralarını biraz geniş tutun) (10 dk)
3. Listeyi tamamladıktan sonra herbirinin altına bunu neden daha önce yapmadığınızı, neden şimdi yapmadığınızı aralarına birer cümle ile yazın. (10 dk)
4. Arzularınızı ve Mazeretlerinizi yazmayı bitirince, tüm yazdıklarınızı okuyun; okurken de sürekli içinizden şunu sayıklayın "Ölmeden Önce, Ölmeden Önce, ...."
Etüd bitmiştir.
Şimdi bunu okuyup "amaan.." demeyin; benim için bir deneyin.. : )
Sağlıcakla,
Dinçer Özturan, 03.06.2008
Not:
"Bu etüd 30 dakikalık'tır; Kendiniz için 30 dakika zamanınızı ayırıp deneyin.."
1. Bir kağıt kalem alın veya bilgisayarınızda Word'ü açın. (15 sn)
2. Ölmeden önce yapmayı arzuladığınız şeyleri bir liste halinde yazın. Hepsini. (Kağıda yazıyorsanız aralarını biraz geniş tutun) (10 dk)
3. Listeyi tamamladıktan sonra herbirinin altına bunu neden daha önce yapmadığınızı, neden şimdi yapmadığınızı aralarına birer cümle ile yazın. (10 dk)
4. Arzularınızı ve Mazeretlerinizi yazmayı bitirince, tüm yazdıklarınızı okuyun; okurken de sürekli içinizden şunu sayıklayın "Ölmeden Önce, Ölmeden Önce, ...."
Etüd bitmiştir.
Şimdi bunu okuyup "amaan.." demeyin; benim için bir deneyin.. : )
Sağlıcakla,
Dinçer Özturan, 03.06.2008
2 Haziran 2008
Mutluluk Üzerine Bir Yazı
Mutluluk üzerine hoş bir makale; kimin yazdığını bilmiyorum...
Kendimizi evlenince, bir bebek sahibi olunca, sonra bir tane daha olunca yaşamın daha güzel olacağına inandırmışızdır.
Sonra çocuklarımızın yeterince yetişkin olmadığını düşünerek bunalırız ve onlar büyüdüklerinde bunun da iyi olacağını düşünürüz.
Sonra büyürler ve biz yine bunalırız, çünkü onlarla didişmemiz gerekir. Şu delikanlılık çağını atlatsalar daha mutlu olacağız tabii.
Eşimiz o işe girebilse, bir arabamız ya da daha iyi bir arabamız olsa, tatile çıksak, sonunda emekli olsak yaşamın daha iyi olacağını düşünürüz.
Gerçek şu ki, mutlu olmak için şu andan daha iyi bir an olamaz.
Öyle değilse, ne zaman?
Yaşamınız hep güçlüklerle dolu olacak. Olduğu kadar çok kabullenip herşeye karşın mutlu olmaya karar vermek en iyisi.
Uzun bir süre yaşam yeni başlayacak sandım. Gerçek yaşam...
Fakat yolda hep bir engel vardı; bitirilecek bir iş, aşılması gereken bir sıkıntı, tanınacak bir zaman, ödenecek bir fatura. Sonra başlayacaktı yaşam.
Sonunda anladım, bu engeller yaşamın kendisiydi.
Bu bakış açısı, benim mutluluğa bir yol olmadığını anlamama yardımcı oldu.
YOL, mutluluğun kendisi idi.
Yani, her anın tadını çıkarın.
Mutlu olmaya karar vermek için, okulun bitmesini, okula geri dönmeyi, beş kilo kaybetmeyi, beş kilo almayı, işe başlamayı, evlenmeyi, cuma gecesini, pazar sabahını, bir araba almayı, araba yenilemeyi, ev ipoteğinizin bitmesini, ilkbaharı, yazı, sonbaharı, kışı, ayın birini ya da on beşini, radyoda melodinizin çalınmasını, ölmeyi ya da yeniden doğmayı beklemeyin.
Mutluluk bir yolculuktur, bir varış noktası değil.
Mutlu olmak için en iyi zaman… ŞİMDİ!
Anı yaşayın ve doya doya tadını çıkarın.
Şimdi, aşağıdaki soruları düşünüp yanıtlamaya çalışın:
1 – Dünyadaki en zengin 5 kişinin adını söyleyin.
2 – En son seçilen 5 Dünya Güzelinin adlarını söyleyin.
3 – Son 10 Nobel Ödülünü kimler kazandı?
4 – En iyi erkek oyuncu Oscar ödülünü en son hangi 10 oyuncu aldı?
Yapamadınız mı?
Zor, değil mi?
Tasalanmayın, hiç kimse bunları anımsamıyor.
Alkışlar söner!
Ödüller tozlanır!
Kazananlar çabuk unutulur.
Şimdi de şu soruları yanıtlayın:
1 – Eğitiminize katkıda bulunan 3 öğretmeninizin adını söyleyin.
2 – Gerektiğinde yanınızda olmuş 3 dostunuzun adını söyleyin.
3 – Size özel olduğunuzu hissettiren birkaç kişi düşünün.
4 – Birlikte zaman geçirmek istediğiniz 5 kişinin adını söyleyin.
Yapabildiniz mi?
Daha kolay, değil mi?
Yaşamınızda anlamı olan kişiler, “en iyi” olarak dereceye girmiş, en çok parası olan, en büyük ödülleri kazananlar değil… Sizi seven, sizi gözeten, ne olursa olsun yanınızda olanlar.
Bir an düşünün.
Yaşam çok kısa!
Ya siz, hangi listedesiniz? Bilmiyor musunuz?
Murathan Mungan'dan..
Kendimizi evlenince, bir bebek sahibi olunca, sonra bir tane daha olunca yaşamın daha güzel olacağına inandırmışızdır.
Sonra çocuklarımızın yeterince yetişkin olmadığını düşünerek bunalırız ve onlar büyüdüklerinde bunun da iyi olacağını düşünürüz.
Sonra büyürler ve biz yine bunalırız, çünkü onlarla didişmemiz gerekir. Şu delikanlılık çağını atlatsalar daha mutlu olacağız tabii.
Eşimiz o işe girebilse, bir arabamız ya da daha iyi bir arabamız olsa, tatile çıksak, sonunda emekli olsak yaşamın daha iyi olacağını düşünürüz.
Gerçek şu ki, mutlu olmak için şu andan daha iyi bir an olamaz.
Öyle değilse, ne zaman?
Yaşamınız hep güçlüklerle dolu olacak. Olduğu kadar çok kabullenip herşeye karşın mutlu olmaya karar vermek en iyisi.
Uzun bir süre yaşam yeni başlayacak sandım. Gerçek yaşam...
Fakat yolda hep bir engel vardı; bitirilecek bir iş, aşılması gereken bir sıkıntı, tanınacak bir zaman, ödenecek bir fatura. Sonra başlayacaktı yaşam.
Sonunda anladım, bu engeller yaşamın kendisiydi.
Bu bakış açısı, benim mutluluğa bir yol olmadığını anlamama yardımcı oldu.
YOL, mutluluğun kendisi idi.
Yani, her anın tadını çıkarın.
Mutlu olmaya karar vermek için, okulun bitmesini, okula geri dönmeyi, beş kilo kaybetmeyi, beş kilo almayı, işe başlamayı, evlenmeyi, cuma gecesini, pazar sabahını, bir araba almayı, araba yenilemeyi, ev ipoteğinizin bitmesini, ilkbaharı, yazı, sonbaharı, kışı, ayın birini ya da on beşini, radyoda melodinizin çalınmasını, ölmeyi ya da yeniden doğmayı beklemeyin.
Mutluluk bir yolculuktur, bir varış noktası değil.
Mutlu olmak için en iyi zaman… ŞİMDİ!
Anı yaşayın ve doya doya tadını çıkarın.
Şimdi, aşağıdaki soruları düşünüp yanıtlamaya çalışın:
1 – Dünyadaki en zengin 5 kişinin adını söyleyin.
2 – En son seçilen 5 Dünya Güzelinin adlarını söyleyin.
3 – Son 10 Nobel Ödülünü kimler kazandı?
4 – En iyi erkek oyuncu Oscar ödülünü en son hangi 10 oyuncu aldı?
Yapamadınız mı?
Zor, değil mi?
Tasalanmayın, hiç kimse bunları anımsamıyor.
Alkışlar söner!
Ödüller tozlanır!
Kazananlar çabuk unutulur.
Şimdi de şu soruları yanıtlayın:
1 – Eğitiminize katkıda bulunan 3 öğretmeninizin adını söyleyin.
2 – Gerektiğinde yanınızda olmuş 3 dostunuzun adını söyleyin.
3 – Size özel olduğunuzu hissettiren birkaç kişi düşünün.
4 – Birlikte zaman geçirmek istediğiniz 5 kişinin adını söyleyin.
Yapabildiniz mi?
Daha kolay, değil mi?
Yaşamınızda anlamı olan kişiler, “en iyi” olarak dereceye girmiş, en çok parası olan, en büyük ödülleri kazananlar değil… Sizi seven, sizi gözeten, ne olursa olsun yanınızda olanlar.
Bir an düşünün.
Yaşam çok kısa!
Ya siz, hangi listedesiniz? Bilmiyor musunuz?
Murathan Mungan'dan..
1 Haziran 2008
Karakter Analizi - Eşek Arıları, Sinekler ve Örümcekler
Son altı aydır yaptığım analizler sonucu yeni bir saptama yaptım. Hadi bakalim.. :)
İnsanlar Eşek Arıları, Sinekler ve Örümcekler olarak 3 gruba ayrılır.
Eşek Arısı tipindeki arkadaşlar aşırı iddacıdırlar, iddalarını tartışırken çabuk sinirlerinirler, inatçıdırlar ve laf dinlemezler. Eğer sizin karşı görüşünüz varsa ve bunu bir şekilde açıkça ifade ederseniz ve ucunu bırakmazsanız, Eşek Arıları hemen sinirlenmeye başlar. Siz istediğinizi söyleyin, onlar bir kere adrenalin ile dolduklarında sizi asla dinlemez. Bazıları kendini terbiye etmiştir ve dinliyor gibi görünürler, ancak genelde siz konuştuğunuz sırada onlar bir sonraki atak planları ile uğraşıyorlardır. Siz tartışmadan sıkılıp geri çekildiğinizde bile, üzerinize gelmeye devam ederler. Siz ortalıktan kaybolup kendinizi kurtarabilirsiniz, olan Eşek Arısının etrafındaki diğerlerine olur; o hala adrenalin'i boşaltmak için alakasız da olsa kurban aramaktadır.
Eşek arılarının sert tutumları onları bir şekilde çekinik ortamlarda güçlü gösterir, yaptıkları yanlarına kar kalır, iş ortamı aşırı politize ise bu kişiler illa ki etraflarında bir kalabalık oluşturup ön saflara geçerler. Bu durum eşek arılarının reel güçlerini overestimate etmelerine yol açar; bunu kontrol edemezlerse bir süre sonra etraftaki Sinek ve Örümcek'lerin ve hatta diğer Eşek Arıları'nın alay konusu olurlar; kızgın Boğaların arenalardaki hallerini hatırlayın; çocukken çabuk sinirlenen arkadaşlarla nasıl dalga geçtiğiniz arkadaşlarınızı hatırlayın. Bu noktada Eşek Arıları iş dünyasında özellikle farmer satış, ekip yönetimi, proje yönetimi gibi empati gerektiren pozisyonlardan uzak tutulurlar.
Eşek Arıları'nın en tehlikeli transformasyonu Akrep'lerdir. Hem agresiflerdir, hem sinsilerdir. Ne zaman ne yapacakları hiç belli olmaz. Sinirlendiğini bile anlamaz, geldini bile hissettirmez, neden size patladığını da hiçbir zaman kestiremezsiniz. Bu tiplerin gücünü genelde siz underestimate etme gafletinde bulunursunuz. Eşek arılarından en büyük farkları buradadır. İkisi arasında başka bir form olarak da kavgacı ve sinir bozucu Karga'ları gösterebiliriz.
Sinek tipindeki arkadaşlar, orta iddacıdır, onları kovalarsanız kaçarmış gibi görünür, etrafta 1-2 saniye sessizce tur atar, yine gelirler, onları bazen farketmezsiniz bile ama onlar işlerini bilirler, arada işlerini görürler. Onların en kritik özellikleri hem iddacı, hem soğukkanlı olmalarıdır. Gereksiz stres içine girmeden, hedeflerine odaklanır, rasyonel davranır ve iddalarını açıkça ortaya koyarlar. Örümcekler gibi kenara köşeye saklanmaz, sessizce pısmaz, ortada gezer, ona buna rahatça bulaşırlar; fikirlerini söylemekten çekinmezler. Siz bağırmaya başlar, köpürürseniz, o zaman fevri hareketleriniz ve sözlerini onlar için bulunmaz bir fırsat haline gelir. Sizi dikkatle izler ve dinlerler; onların derdi siz değilsinizdir; onlar hedeflerine kilitlenmişlerdir; sivriyse teninize, karaysa terliklerinize.. :)
Sinek'ler iş dünyasında başarının mimarlarıdır. Onlar profesyonel birer mihenk taşıdır. Hem soğukkanlı davranır, hedeflerine odaklanır ve sabrederler; doğal olarak başarılı olurlar. Çoğu "lider" katıksız bir Sinek'tir. Yöneticiler için aynı şeyi söylemek mümkün olmaz, zira McGregor'un X tipindeki üst düzey yöneticiler Eşek Arıları'nı daha çok severler. Sinek'lerin patladığı nokta ortamın gerilimini anlama yetilerinin olmadığı, yeterli empati kuramadıkları noktadır. Bulaştıkları kişi bir Akrep'se veya zeki bir Örümcekse ..k yoluna gittikleri çok olur.
Gelelim Örümcek'lere. Onlardan biraz biraz bahsettim yukarıda. Tahmin edeceğiniz üzere, onlar ortamların kıyıda köşede kalan, sessizce öylece bekleyen, ortaya bir idda koymayan, tartışmaya girmeyen ve soğukkanlı gibi görünen kişileridir. Birçok defa aynı toplantıya girdiğiniz ama ses tonu hakkında bir fikriniz olmayan insanlar Örümcek'lerdir. Bunlar midelerinin büyüklüğüne göre ikiye ayrılırlar. Midesi küçük olanlar, çok ama çok sabırlıdır, asla fazlası için uğraşmazlar, asla tartışmalara katılmazlar, kimseye dokunmazlar; ağlarını olabilecek en dip noktalara kurar, bazen de anlamsızca ortada gezinirler. Midesi büyük olanlar ise işlerini biraz daha ciddiye almak zorundadır. Oturup nereye ağ kurmaları konsunda kafa yorarlar. Sessizce otursalar da, pasifmiş gibi görünseler de, sağları solları belli olmaz; bu yönleri ile Akreplere benzerler. Akreplerle aralarindaki fark ihtiraslarindaki eksiklik, cesaret ve sinir seviyelerindeki dusukluktur.
Orumceklerin kucuk mideli olanlari, hayatlari boyuna asker olarak calisir, oylece hayatlarindan memnun yasarlar. Buyuk mideli olanlar denk geldiginde parlak fikirleri ile dikkat cekerler, tartismalardaki sogukkanliliklari onlari iyi birer muzakereci yapar; buyuk liderlerin sag kollari genelde Buyuk mideli Orumceklerdir. Pratik zekalari pek parlak olmasa da stratejik dusunme becerileri, uzun soluklu planlari yerine getirebilme azimleri taktir gorur.
Orumceklerin bir alt formu Koyun ve Yumurtalardir, ne olup biten hakkinda bir fikirleri, ne de dile getirmek arzuladiklari bir istekleri vardir.
Bu analizi daha yapisal forma sokacagim..
Dincer.Ozturan.31.05.2008
İnsanlar Eşek Arıları, Sinekler ve Örümcekler olarak 3 gruba ayrılır.
Eşek Arısı tipindeki arkadaşlar aşırı iddacıdırlar, iddalarını tartışırken çabuk sinirlerinirler, inatçıdırlar ve laf dinlemezler. Eğer sizin karşı görüşünüz varsa ve bunu bir şekilde açıkça ifade ederseniz ve ucunu bırakmazsanız, Eşek Arıları hemen sinirlenmeye başlar. Siz istediğinizi söyleyin, onlar bir kere adrenalin ile dolduklarında sizi asla dinlemez. Bazıları kendini terbiye etmiştir ve dinliyor gibi görünürler, ancak genelde siz konuştuğunuz sırada onlar bir sonraki atak planları ile uğraşıyorlardır. Siz tartışmadan sıkılıp geri çekildiğinizde bile, üzerinize gelmeye devam ederler. Siz ortalıktan kaybolup kendinizi kurtarabilirsiniz, olan Eşek Arısının etrafındaki diğerlerine olur; o hala adrenalin'i boşaltmak için alakasız da olsa kurban aramaktadır.
Eşek arılarının sert tutumları onları bir şekilde çekinik ortamlarda güçlü gösterir, yaptıkları yanlarına kar kalır, iş ortamı aşırı politize ise bu kişiler illa ki etraflarında bir kalabalık oluşturup ön saflara geçerler. Bu durum eşek arılarının reel güçlerini overestimate etmelerine yol açar; bunu kontrol edemezlerse bir süre sonra etraftaki Sinek ve Örümcek'lerin ve hatta diğer Eşek Arıları'nın alay konusu olurlar; kızgın Boğaların arenalardaki hallerini hatırlayın; çocukken çabuk sinirlenen arkadaşlarla nasıl dalga geçtiğiniz arkadaşlarınızı hatırlayın. Bu noktada Eşek Arıları iş dünyasında özellikle farmer satış, ekip yönetimi, proje yönetimi gibi empati gerektiren pozisyonlardan uzak tutulurlar.
Eşek Arıları'nın en tehlikeli transformasyonu Akrep'lerdir. Hem agresiflerdir, hem sinsilerdir. Ne zaman ne yapacakları hiç belli olmaz. Sinirlendiğini bile anlamaz, geldini bile hissettirmez, neden size patladığını da hiçbir zaman kestiremezsiniz. Bu tiplerin gücünü genelde siz underestimate etme gafletinde bulunursunuz. Eşek arılarından en büyük farkları buradadır. İkisi arasında başka bir form olarak da kavgacı ve sinir bozucu Karga'ları gösterebiliriz.
Sinek tipindeki arkadaşlar, orta iddacıdır, onları kovalarsanız kaçarmış gibi görünür, etrafta 1-2 saniye sessizce tur atar, yine gelirler, onları bazen farketmezsiniz bile ama onlar işlerini bilirler, arada işlerini görürler. Onların en kritik özellikleri hem iddacı, hem soğukkanlı olmalarıdır. Gereksiz stres içine girmeden, hedeflerine odaklanır, rasyonel davranır ve iddalarını açıkça ortaya koyarlar. Örümcekler gibi kenara köşeye saklanmaz, sessizce pısmaz, ortada gezer, ona buna rahatça bulaşırlar; fikirlerini söylemekten çekinmezler. Siz bağırmaya başlar, köpürürseniz, o zaman fevri hareketleriniz ve sözlerini onlar için bulunmaz bir fırsat haline gelir. Sizi dikkatle izler ve dinlerler; onların derdi siz değilsinizdir; onlar hedeflerine kilitlenmişlerdir; sivriyse teninize, karaysa terliklerinize.. :)
Sinek'ler iş dünyasında başarının mimarlarıdır. Onlar profesyonel birer mihenk taşıdır. Hem soğukkanlı davranır, hedeflerine odaklanır ve sabrederler; doğal olarak başarılı olurlar. Çoğu "lider" katıksız bir Sinek'tir. Yöneticiler için aynı şeyi söylemek mümkün olmaz, zira McGregor'un X tipindeki üst düzey yöneticiler Eşek Arıları'nı daha çok severler. Sinek'lerin patladığı nokta ortamın gerilimini anlama yetilerinin olmadığı, yeterli empati kuramadıkları noktadır. Bulaştıkları kişi bir Akrep'se veya zeki bir Örümcekse ..k yoluna gittikleri çok olur.
Gelelim Örümcek'lere. Onlardan biraz biraz bahsettim yukarıda. Tahmin edeceğiniz üzere, onlar ortamların kıyıda köşede kalan, sessizce öylece bekleyen, ortaya bir idda koymayan, tartışmaya girmeyen ve soğukkanlı gibi görünen kişileridir. Birçok defa aynı toplantıya girdiğiniz ama ses tonu hakkında bir fikriniz olmayan insanlar Örümcek'lerdir. Bunlar midelerinin büyüklüğüne göre ikiye ayrılırlar. Midesi küçük olanlar, çok ama çok sabırlıdır, asla fazlası için uğraşmazlar, asla tartışmalara katılmazlar, kimseye dokunmazlar; ağlarını olabilecek en dip noktalara kurar, bazen de anlamsızca ortada gezinirler. Midesi büyük olanlar ise işlerini biraz daha ciddiye almak zorundadır. Oturup nereye ağ kurmaları konsunda kafa yorarlar. Sessizce otursalar da, pasifmiş gibi görünseler de, sağları solları belli olmaz; bu yönleri ile Akreplere benzerler. Akreplerle aralarindaki fark ihtiraslarindaki eksiklik, cesaret ve sinir seviyelerindeki dusukluktur.
Orumceklerin kucuk mideli olanlari, hayatlari boyuna asker olarak calisir, oylece hayatlarindan memnun yasarlar. Buyuk mideli olanlar denk geldiginde parlak fikirleri ile dikkat cekerler, tartismalardaki sogukkanliliklari onlari iyi birer muzakereci yapar; buyuk liderlerin sag kollari genelde Buyuk mideli Orumceklerdir. Pratik zekalari pek parlak olmasa da stratejik dusunme becerileri, uzun soluklu planlari yerine getirebilme azimleri taktir gorur.
Orumceklerin bir alt formu Koyun ve Yumurtalardir, ne olup biten hakkinda bir fikirleri, ne de dile getirmek arzuladiklari bir istekleri vardir.
Bu analizi daha yapisal forma sokacagim..
Dincer.Ozturan.31.05.2008
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Nostalji
Sözde Şair'in Aşk Hakkındaki Yanılgısı
Ben lisedeyken bir şair: "Birini seviyorsan ve sevdiğin kişi bunu bilmiyorsa sevginin ne anlamı var?" demişti. Bu sözden çok etki...
-
İçten içe hep düşünmüştüm, bugüne nasip oldu... Yapay zekaya şunu sordum: Atatürk " Ne mutlu türküm diyene " demek yerine " ...
-
Günün Kelimesi: Mert Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: İngilizce'deki Mortal (Ölümlü) kelimesi ile Mert aynı kökten geliyor. ...
-
Hem arkadaşlarımla yaptığım tartışmalar, hem de bu site üzerinde yayınladığım şiirlere aldığım yorumlar üzerine sanat eserlerinin yorumlanma...